Kaybolduğu günden bu yana 7.300 gün geçen İlayda'nın hikayesi, Türkiye'deki birçok insanın yüreğini burkuyor. Yıllar önce sırra kadem basan genç kız, ailesinin ve sevdiklerinin özlem dolu bakışlarını her gün hissetmeye devam ediyor. Ancak, teknolojinin ilerlemesi, kaybolan bireylerin bulunmasına dair umudu yeniden canlandırdı. Yapay zeka destekli analizler ve simülasyon teknikleri, İlayda’nın bulunmasını sağlamak adına devreye girdi. Bu yazımızda, İlayda’nın kaybolduğu tarihten günümüze kadar olan süreci, ailelerinin ve gönüllü derneklerin çabalarını ve yapay zeka ile yürütülen çalışmaları ele alacağız.
İlayda, 7.300 gün önce, bir sabah evinden çıkarken hayatının en kötü günlerinden birinin başlangıcını bilmeden yola çıktı. Onun kaybolması, sadece ailesini değil, tüm toplumu etkileyen derin bir yaraya dönüştü. Ailesi, her gün İlayda'nın izlerini sürmeye devam etti. İlayda’nın evinden çıkma anı, hala akıllarında taze bir görüntü olarak kalırken, her an tekrarlanan "Acaba nerede?" sorusu da dayanılmaz bir yük haline geldi. İlayda'nın kaybolması sonrası, geniş bir arama ekibi oluşturularak Türkiye'nin dört bir yanında çalışmalar yapıldı. Ancak, yıllar geçtikçe umutlar azalmaya başladı. Yerel basında sürekli haberler, sosyal medya platformlarında açılan kampanyalar, kaybolan kişiye dair umutları tazelemiş olsa da, ailelerin yaşadığı duygusal çöküntü devam etti.
Medyada sıklıkla duyduğumuz yapay zeka terimi, sadece bilim kurgu filmlerinin kurgusu değil, aynı zamanda gerçek bir umut kaynağı haline geldi. Son yıllarda, kaybolan bireylerin bulunmasına yönelik yapılan teknoloji destekli çalışmalar, birçok başarı hikayesine sahne oldu. İlayda’nın davası da bu gelişmelerden nasibini alıyor. Yapay zeka teknikleri, aynı zamanda kaybolan bireylerin yüzlerinin bulunduğu fotoğrafların yeniden işlenmesi, farklı senaryoların simüle edilmesi gibi olanaklar sunuyor. Örneğin, uzman ekipler, İlayda'nın kaybolduğu dönemdeki fotoğrafları alarak günümüzdeki görünümüne yakın bir yapay zeka analizi gerçekleştirdi. Böylece, İlayda'nın şu an nasıl görünebileceği konusunda tahmini bir model ortaya kondu. Bu model, polis ve gönüllü gruplar tarafından kullanılmak üzere sosyal medyada paylaşılarak, daha geniş kitlelere ulaşma hedefi taşıyor.
Yapay zeka kullanımının yanı sıra, sosyal medya üzerindeki kampanyalar da hızla yayılarak destek topluyor. İnsanların, İlayda’nın kaybolduğuna dair farkındalığı artırmak için paylaşımları, davanın geniş kitlelere ulaşmasında önemli bir rol oynuyor. Teknolojiyle birleşen bu insan gücü, kaybolan bireylerin bulunma ihtimalini artırmakta. Belki de bu, kaybolmuş bir çocuğun ailesi için son umudunu barındırıyor. Her ne kadar yıllar geçmiş olsa da, kaybolmuş birinin hatırası yaşamaya devam etmektedir.
İlayda'nın hikayesi, sadece bir kayıp olmanın ötesinde, toplumun kayıpları ve çaresizlikleri karşısındaki duyarlılığının bir yansıması. Yapay zeka uygulamaları bu tür durumlarda yeni bir dönem başlatırken, bu süreçte toplumun, devletin, STK'ların ve bireylerin iş birliği kaçınılmaz bir gereklilik haline geldi. 7.300 gün süren bir kayboluşun ardından, yeni umut kaynaklarıyla, belki de İlayda'nın hikayesi bir gün farklı bir boyut kazanacak. Önemli olan, bu yolculukta kaybolmuş tüm bireylerin hatırlanması ve unutulmamasıdır.
Yılmadan araştırmalara devam eden aile, sosyal kampta gönüllüleri ve destekçileri sayesinde umudunu korumaya çalışıyor. İlayda'nın kaybolmuş olması, sadece bir aile hikayesi değil, aynı zamanda bir toplumun vicdanında bıraktığı bir iz. Bu izlerin silinmemesi ve unutulmaması için herkesin üzerine düşen sorumluluk var. İlayda'nın hikayesi, yıllar içerisinde birçok insan tarafından desteklenmişken, yapay zeka destekli çalışmalar da toplumsal bir hareket haline dönüşüyor. Umutlarımızı yeşerten bu tür gelişmeler, kaybolmanın yalnızca bir sonuç olmadığını hatırlatıyor. Belki de İlayda, kaybolduğu gün bulunduktan sonra bile, kaybolmuş herkesin sesi olacak.