Klinik psikolog Yıldız Olgun, ruhsal sağlığın korunmasında kabullenmenin oynadığı önemli role dikkat çekti. İnsanların zor dönemlerini geride bırakmalarına yardımcı olan bu kavram, bireyleri hem duygusal hem de psikolojik olarak hafifletiyor. Kabullenme, bir durumu olduğu gibi kabul etmek ve buna karşı direnç göstermemek anlamına gelir. Bu süreç, bireylerin zihinsel esneklik kazanmalarına ve stresle başa çıkma yeteneklerini arttırmalarına yardımcı olmaktadır. Olgun, kabullenmenin ruh sağlığı üzerindeki olumlu etkilerini ve nasıl uygulanacağını detaylandırdı.
Kabullenme, insanın yaşadığı zorlu duygusal süreçleri olduğu gibi kabul etmesi anlamına gelir. Psikoloji literatüründe bu durum, bireylerin yaşadığı olumsuz deneyimlere dair bir tür teslimiyet olarak tanımlanır. Ancak bu teslimiyet; umutsuzluğa düşmek değil, yaşanan durumla barışık olmanın bir yoludur. Yıldız Olgun, bu durumu "Yaşanan olumsuz bir deneyimin ardından kendimizi ruhsal olarak yeni bir düzleme taşımak için attığımız en önemli adım" şeklinde tanımlıyor. Kabullenme, kayıplar, ayrılıklar veya hayatın getirdiği beklenmedik olaylar gibi zorlu süreçlerle başa çıkmada büyük önem taşır.
Bu kavram, aynı zamanda bireyin psikolojik dayanıklılığını artırır. Kabullenme sürecini başarıyla tamamlayan kişiler, yaşadıkları olumsuz durumları daha kolay bir şekilde geride bırakırlar. Stres, anksiyete ve depresyon gibi ruhsal rahatsızlıkların hafiflemesine katkıda bulunur. Olgun, bu aşamanın zorluklarını aşmanın ilk adımı olduğunu vurguluyor. Yaşanan durumları inkar etmek veya onlardan kaçmak, kısa vadede rahatlama sağlasa da uzun vadede psikolojik birikimlere neden olabilir. Bu nedenle, kabullenmeyi bir vazgeçiş değil, duygusal bir dönüşüm aracı olarak görmek önemlidir.
Kabullenmenin sağlıklı bir şekilde yaşanabilmesi için, bireylerin öncelikle kendileriyle yüzleşmeleri gerekiyor. Yıldız Olgun, bu sürecin ilk adımında, bireylerin duygularını tanımlamaları ve kabul etmeleri gerektiğini söylüyor. Duygu tanımlama; üzüntü, öfke, hayal kırıklığı gibi hislerin farkında olmak ve bunları kabullenmek anlamına gelir. "Duygularımızı bastırmak, onların üzerini kapatmak yerine, yaşamamız ve anlamamız gereken hissiyatlardır" diyor Olgun. Kabullenme sürecinin bir diğer önemli yöntemi ise kendine karşı nazik olmak ve bu süreçte kendine izin vermek. Yaşanan olumsuz durumlar karşısında sert olmak, kişinin kendisine olan sevgi ve saygısını zedeler. Bu nedenle, kabullenme sürecinde kendine karşı nazik olabilmek büyük önem taşır.
Olgun, terapi süreçlerinde kabullenmenin nasıl sağlandığını da anlattı. Terapi, bireyin yaşadığı zorlukları daha objektif bir şekilde değerlendirmesine yardımcı olur. Psikoterapi sırasında, bireyler profesyonel bir rehber eşliğinde duygularını keşfeder ve onları kabullenme sürecinde yön bulurlar. Kişisel farkındalık yaratan bu süreç, kabullenmenin daha kolay ve etkili bir şekilde içselleştirilmesini sağlar. Ayrıca, grup terapileri ve destek grupları gibi sosyal destek mekanizmaları, bireylerin kabullenme sürecinde daha sağlam bir zemin oluşturmalarına yardımcı olur. Yıldız Olgun, sosyal destek ile kabullenme sürecinin daha hızlı ve kolay hale geleceğini ifade ediyor.
Sonuç olarak, kabullenme bireylerin ruh sağlığı üzerinde olumlu bir etki yaratır ve yaşanan olumsuzluklara karşı daha dayanıklı hale gelmelerini sağlar. Klinik psikolog Yıldız Olgun, herkesin hayatında kabullenmeyi deneyimlemesi gereken önemli bir süreç olduğunun altını çiziyor. Kabullenme, duygusal ağırlıklardan kurtulmayı sağlayarak, bireylerin yaşam kalitelerini artırabilir. Bu sürecin bilincinde olmak ve gerekli adımları atmak, ruh sağlığının korunmasında kritik bir öneme sahiptir.